Tapuda şuur ne demek ?

Burak

New member
Tapuda Şuur Ne Demek? Farklı Yaklaşımlar Üzerine Bir Tartışma

Selam dostlar,

Son zamanlarda birkaç gayrimenkul işlemiyle uğraşırken sık sık karşıma çıkan bir kavram var: tapuda şuur. Çevremdeki hukukçular, emlak danışmanları ve hatta arkadaş çevrem bu kelimeyi farklı şekillerde yorumluyor. Kimi diyor ki “şuur, malik olmanın bilinci demek”, kimi ise “tapu işlemi sırasında tarafların irade ve farkındalık düzeyini anlatır.” Ben de konuyu biraz irdeleyip sizlerin fikirlerini almak istedim.

Peki sizce “tapuda şuur” tam olarak neyi ifade eder?

---

1. Tapuda Şuurun Temel Anlamı: Hukuki Tanım ve Kapsam

Hukukçulara göre tapuda şuur, en yalın haliyle taşınmaz işlemi yapan kişinin irade ve farkındalık durumunu anlatır. Bir kişi tapuda bir taşınmazı devrederken, bağışlarken ya da satın alırken, o işlemi “bilerek ve isteyerek” yapıyor olmalıdır. Yani kişi hem ne yaptığını, hem de sonucunun ne olacağını bilmek zorundadır.

Örneğin; yaşlı birinin akli melekeleri yerinde değilse, ya da bir kişi baskı altında imza atıyorsa, o zaman “tapuda şuur” yok sayılabilir. Bu durumda yapılan işlem hukuken iptal edilebilir. Mahkemeler genelde bilirkişi raporlarına, sağlık raporlarına veya tanık beyanlarına bakarak kişinin işlem anındaki “şuur” durumunu değerlendirir.

Burada dikkat çeken nokta şu: Tapuda şuur, sadece imza atmak değil; o imzanın ne anlama geldiğini idrak etmekle ilgilidir.

---

2. Erkeklerin Yaklaşımı: Objektif, Belge ve Veri Odaklı Bir Bakış

Forumlarda bu konuyu açtığımda genelde erkek kullanıcılar meseleyi belge, kanıt ve prosedür üzerinden tartışıyor. Onlara göre, tapuda şuur tamamen somut bir konudur.

“İmzalamış mı? Evet. Noter huzurunda mı yapılmış? Evet. O zaman şuur vardır.”

Bu yaklaşımda duygu veya niyet değil, ispat ve mevzuat öne çıkar.

Bazı kullanıcılar diyor ki:

> “Kardeşim, devletin memuru oradaysa, kimlik kontrolü yapıldıysa, işlemi iptal ettiremezsin. Şuur var demektir.”

Bu bakış açısı, aslında hukukun nesnel yönüne dayanıyor. Yani belgeler konuşur, niyet değil. Hatta bazı erkek kullanıcılar “şuur kavramı abartılıyor” diyor. Onlara göre, her anlaşmazlıkta “akıl sağlığı yerinde değildi” bahanesi üretmek, hukuk sistemini zedeliyor.

Bir başka erkek kullanıcı şöyle yazmıştı:

> “Bir kişi 10 sene önce tapuyu devredip şimdi pişman olunca ‘o gün şuurum yerinde değildi’ demesi, sistemin suistimal edilmesine yol açıyor. Şuur, o anki belgeyle sabittir.”

---

3. Kadınların Yaklaşımı: Duygusal, Toplumsal ve Etik Perspektif

Kadın kullanıcıların çoğu ise meseleye daha duygusal ve toplumsal bir pencereden bakıyor.

Onlara göre tapuda şuur sadece akli dengeyle değil, aynı zamanda psikolojik, duygusal ve sosyal baskı unsurlarıyla da ilgilidir.

Bir kadın kullanıcı şöyle yazmıştı:

> “Tapuda şuur, sadece akıl sağlığı değil; kadının, yaşlının veya ekonomik olarak zayıf tarafın baskı altında olup olmadığıyla da ilgilidir. Kimi zaman imzayı atarsın ama aslında iraden senin değildir.”

Bu yaklaşımda “şuur” kavramı, salt hukuk değil, adalet duygusu ile de ilişkilidir.

Toplumsal olarak bazı kadınlar, özellikle yaşlı kadınların veya miras baskısı altındaki bireylerin “şuur” kavramının arkasına sığınılarak hak kaybına uğradığını savunuyor.

Bu bakış açısına göre “tapuda şuur”, yalnızca aklın değil, vicdanın ve sosyal farkındalığın da meselesidir.

---

4. Hukuk ve Psikoloji Arasında Bir Köprü: Şuurun Gerçek Sınırı Nerede?

Aslında konu hem hukuk hem psikoloji alanına dokunuyor.

Bir psikiyatristin gözünden bakarsak, “şuur” sadece akıl sağlığıyla sınırlı değil. O an kişinin algı, farkındalık ve özgür irade kapasitesi de önemli.

Bir kişi korkmuşsa, manipüle edilmişse, ya da çevresi tarafından yönlendiriliyorsa, teknik olarak imza atsa da “şuurlu” kabul edilmemeli.

Ama işin hukuki boyutuna dönersek, ispat zor. Çünkü her tapu işlemi bir memur önünde yapılır ve çoğu zaman “dışarıdan” her şey normal görünür. İşte bu yüzden birçok davada hâkimler hem psikolojik bilirkişi raporlarına hem de tanık beyanlarına başvurur.

---

5. Toplumsal Boyut: Güç, Cinsiyet ve Ekonomi Faktörleri

Türkiye’de tapuda şuur kavramı sadece bireysel bir mesele değil; güç ilişkileriyle de iç içe.

Birçok olayda, yaşlı anne-babaların mallarını çocuklarından birine devretmesi veya kadınların ekonomik baskı altında tapuda imza atması gündeme geliyor.

Bu durumda “şuur” kavramı, sadece kişinin iç dünyasıyla değil, içinde bulunduğu sosyal yapıyla da değerlendirilmek zorunda.

Yani, bir erkek için şuur “bilmek” demekken, bir kadın için “kendi isteğiyle karar verebilmek” anlamına gelebiliyor. Bu fark, cinsiyet rollerinin hukuk anlayışına nasıl sirayet ettiğini de gösteriyor.

---

6. Forumdaşlara Sorular: Sizce Şuur Ne Kadar Ölçülebilir?

Benim kafamı en çok kurcalayan şu:

Bir insanın “şuurlu” olup olmadığını gerçekten kim belirleyebilir?

- Bir sağlık raporu mu?

- Bir memurun gözlemi mi?

- Yoksa kendi iç vicdanı mı?

Sizce şuur, belgeyle mi sabitlenir yoksa duygusal bağlamda mı anlaşılır?

Bir işlemi “bilerek yapmak” ile “isteyerek yapmak” arasında fark var mı?

Özellikle kadın-erkek bakış açıları arasındaki bu fark sizce hukukta nasıl dengelenmeli?

---

7. Sonuç: Şuurun Hukuktaki Yeri ve İnsan Gerçeği

Sonuçta “tapuda şuur” dediğimiz şey, sadece bir hukuki kavram değil; aynı zamanda insanın iradesi, bilinci ve vicdanı arasındaki o ince çizgiyi tanımlıyor.

Erkekler verilerle konuşurken, kadınlar duygularla sorguluyor.

Ama belki de hakikatin kendisi bu iki uç arasında bir yerde duruyor:

Hem belgelerde hem de kalpte.

Kısacası, tapuda şuurun varlığı sadece “ne yapıldığını bilmek” değil, aynı zamanda neden ve nasıl yapıldığını anlamakla ilgili.

Peki sizce, bir insanın o anda “şuurlu” olup olmadığını gerçekten ölçmek mümkün mü?

Yoksa şuur dediğimiz şey, her zaman biraz da hayatın içindeki gri alanlarda mı gizli?